Wednesday, November 21, 2012

SOL EVRENSEL DEĞERLER VE KUZEY’IN ACITAN SOL PARTİLERİ


                                                                                                                 Umut Özkaleli          21/11/2012

SOL EVRENSEL DEĞERLER VE KUZEY KIBRIS’IN ACITAN SOL PARTİLERİ                                                                                                     

Bugünlerde erken seçim rüzgarları estiğinin düşünülmesinden midir bilinmez, ülkemiz solunda parti içinde yapılan muhalefetler kendi kendilerine bir sansür uygulamaya başladılar. Bunun ötesinde, partiler kendilerinden göremedikleri sola da sansür ve yasak getirmektedirler. Bu partilere inanç belirten ‘entellektüeller’[1] ise kendi ‘sol’ partilerine yapılan farklı farklı eleştirilere cevap yetiştirme endişesi ile yöntem kayması yaşayarak cevaplarında metodolojik bir sorun yaşamaktadırlar. Bilimde en çok eleştirdiğimiz şeylerden biri olan fikrilerden bir ‘çöp adam’ (strawman) yaratılması sorunudur bu. Bir argümanı alıp güçlü yanlarını bir kenara bırakarak genel hatlarından değerlendiren veya o argümanı çarpıtarak zayıf bir olgu olarak kurgulayan ve sonra da onu yıkan yaklaşımdır çöp adam yaklaşımı. Bu coğrafyada da alternatif yaklaşımlar bir çöp adama dönüştürülmekte ve yıkılması kolay fikrilermiş gibi sunularak fikrin özüne dokunulmadan eleştirilmektedirler.  

Bu erken seçim çanları yanlış mı çalıyor o bilinmez ama içeriği sol olmayan ama kendine sol adını veren partilerin yeniden vizyonsuz bir şekilde seçim kazanmak için yola düşmesi durumuyla karşı karşıyayız. Bu yola düşüşün neferleri de maalesef ‘entelektüeller’ olmaktadır. Ancak bu ‘entellektüeller’ de akıl karışıklığı ve akıl karıştırmasıyla sonuçlanan, bilimsel sağlamlığa dayalı olmayan metodlarla karşıt gördükleri argümanlara karşı duruş sergilemeye çalışmakta ama seçtikleri dirayetsiz metodlarla aslında sadece içi boş partizanlık yapmaktadırlar.

Bu coğrafyada eleştirel tutumlara gösterilen ‘tepki’ genellikle sorunlu bir başangıçtan hareket etmektedir. En birincisi örgütlü sol için diyalektik, kendi grubunun içinde bir konuyu sakız gibi uzatmak, tartışmak ve aynı yaklaşımın farklı versiyonları üzerinde bir süre konuştuktan sonra sonucunda bir ‘doğruya’ karar vermek ve onu gruptaki herkesin anlayabildiği kadar savunması için bir takım kalıplar üretmektir. Halbuki gerçek diyalog, kendinden uzakta gördükleri ile de yapılması gereken bir pratiktir. Kalıplar üzerinden hareket edecek insanlar da fikirleri yaymak, hegemonya yaratmak yerine dogmalar yaratacaktır.
İkinci önemli sorun, farklı ideolojilerin sola yaptığı eleştirilerin her birinin kendine ait bir düşünsel bütüne sahip olduğu, her birinin değerlendirmesinin farklı yapılması ve her birine farklı argümanlarla cevaplar üretilmesi gereğidir. Burada, erken seçim telaşesi içinde olmaktan mıdır bilinmez metodsal bir hata ile birden fazla görüş aynı kazanda kaynatılarak eleştirilmekte ve onlara karşı külliyen cevaplar üretilmektir. Aynı kazanda kaynayan farklı görüşleri hem anlamadan karşı çıkmış olunmakta ve onlarla bir diyaloğa girlememekte, hem de üretilen cevaplar içeriksiz ve alakasız hale dönüşmektedir.

Son dönemlerde ülkenin erken seçim beklentisi içindeki siyasi partilerine yapılan eleştirilerin kimisi neo-liberal yaklaşımdan gelirken, kimisi popülist ama içi doldurulamayan söylemlerle yapılmakta, kimisi de solu soldan eleştirerek siyasi partilerin önerebildikleri ve öneremedikleri ve halkın algısı üzerinden hareket etmektedir. Bu üç ayrı yaklaşımı bir kazanda kaynatarak ‘hepsi aynı sonuca gidiyor ve sağ politikaya yarıyor, o yüzden hepsi aynıdır, kötüdür ve kakadır, bunları dinlemeyiniz’ çıkarımı ne bilimseldir ne de karmaşık düşünerek, sebep sonuç ilişkileri kurabilme noktasından hareket etmektedir.

Neo-liberal politikaları halkı sömürme, zengini zenginleştirme, sosyal adaletsizlikleri yükseltme eğiliminde, rekabet kültürlerini ve sosyal grupları ve katmanları birbirine kırdırma noktasında aldığımdan ve popülist söylemleri sosyal adaleti sağlamak noktasında politika üretememe kısırlığı içinde gördüğümden, bu ikisini solu soldan eleştiren yaklaşımlardan farklı görüyorum. Popülist olanlar da neo-liberal olanlar da ayrı ayrı solun sol eleştirisinden uzaktır ve ikisi de farklı boyutlarda tehlikelidir.

Solu soldan eleştirerek siyasi partilerin bu coğrafyadaki konumuna yapılan eleştirilerin neo-liberal ve popülist olanlarla birleştirilmesi ülkemizde etkin sol politikaların üretilmesine engel olmaya hizmet etmektedir. Bu eleştirileri duyabilme kapasitesini ve egzersizini yapabilmek, çıkarcılık, kısa günün karını düşünen bir ‘yapay sol’ yerine gerçek evrensel sol değerlerle donanımlanmış bir sola adım atmak olacaktır. Burada tartışılan, ‘sol var mıdır’ gibi abes bir soru değil, ideolojik temelde inandığımız evrensel solun pratikte bizim ülkemizde kendini sol yaftayla takdim eden partilerce neden hayata geçirilemediğidir.

Bu ülkenin örgütlü solunun seçim sinyalleri ile birlikte savunuculuğuna soyunan pek çok yazar-çizer, son bir iki yılda bu örgütlü solun evrensel sola benzemeyen ögeleri ağırlıkla içinde taşıdığını, mesela ırçı olduğunu, cinsiyetçi olduğunu, homofobik olduğunu, sol  liderlerin ve sol örgütlü üyelerin lüks yaşamın dalgalarına kapıldığını eleştirdi. Bunların seçim tamtamları uzak olan dönemlerde yapılırken, bu eleştirilerin sonucunda gerçek bir dönüşüm yaşanmadığı halde bir anda kesilmesi ve sol siyasi partilerin mevcut sağdan ‘çok daha iyi ve çok daha farklı ve çok daha tercih edilir’ olduğuna işaret eden söylemlere dönülmesi, maalesef partizan bir inkarın uzantısı gibi durmaktadır. Dahası, bu eleştiriler sinsi bir şekilde eleştiri yapma tekelini içeride tutarak, zamanı geldiğinde bunları bastırmanın ‘yetkinliği’ kabul edilmiş kişilere yaptırılması gibi bir tablo çizmekte, parti sadakatinin toplum sadakati önünde ele alındığının alarm zillerini çalmaktadır.

Mesela, milletvekili maaşlarının düşürülmesini talep edenlere verilen cevabın ‘hiç maaş alınmaması’ argümanı olarak sunulması, ardından da hiç maaş alınmamasının aslında düşük gelirli grubun siyasetten uzaklaşmasına sebep olacağı (bu ülkede solun düşük gelirli gruptan aday bile çıkarmadığı hiç ifade edilmezken hem de) ve bunun demokratik olmayacağı üzerine argüman geliştirmek, aslında argümanlardan bir çöp adam yaratmanın iş başında olduğunu ortaya koymaktadır. Ülkemiz siyasetinde gelir uçurumunun en belirgin örneklerinden olan milletvekili maaşları ile dokunulmazlığın yolsuzluklardan da dokunulmazlık anlamına gelmesi ile birleştirildiğinde aslında  sadece ‘hiç maaş almama’ argümanı varmış ve ona cevap üretilmesi gerekirmiş gibi yapmak yerine maaş düzeylerini toplumla uçurum yaratmayacak düzeye çekme üzerinden alternatifler üretilemsi ve solun içindeki insanların bu dille konuşması gerekir. Asgari ücretin iki-üç katından daha fazla olmayan bir maaş sistemini, dokunulmazlıkların düşünce özgürlüğü ile çerçevelenmesiyle sunduğumuz zaman alt gelir grupları için siyaset caydırcı olmayacağı gibi üst gelir grupları da paralarına para katmanın bir yolu olarak siyaseti kullanmayacak noktaya getirileceklerdir. Milletvekili maaşlarının düşürülmesi üzerine giden alternatiflerin tamamen yok sayılmasının sebebi, mevcut sağ partilerden daha toplumcu olduğu ve rant partisi olmadığına inandırılmaya çalışıldığımız bugünkü sol siyasi partilerdeki dinazor abilerin, hiçbir ‘entellektüel’ tarafından böyle bir özveriyi parti broşürlerine, siyasi programlarına ve meclis önerilerine koymaya ikna edilememesidir. Veya halka çok inanır görünen argümanların arasında son derece demokratik olan ama direk partilerin işine yaramayacak olan (çünkü karma oy parti mührünü azaltır) karma oyun partiye mühür kazandırmak endişesi ile ‘halk doğru insanlar yerine küçük vaatlerde bulunanları seçmektedir’ denmesiyle yukarıda yapılan argümana taban tabana zıt bir duruş sergilenmesi demokrasiye ve halka olan inancın bir ürünü yerine gözü kapalı bir partizanlığın kısır ama cilalanmış bir savunusudur aslında.

Bir başka örnek ‘mevcut durumda Kuzey Kıbrıs’taki siyasi yapı ve siyasi partilerin durumu halka dönük olmayan, gelecek vizyonu üretemeyen, halkı ikna edemeyen bir durumdadır’ analizini, ‘siyaset kötüdür’ önermesine dönüştüren sol söylem üreticileridir. Analiz önce çarpık bir önermeye dönüştürülmekte, sonra da bu önermenin sağa yarayacağı söylemi ile susturulmaya çalışılmaktadır. Susturma zaten solun öz değerlerine karşıdır ama bu bir de sol adına yapılmakta, sol  politikaya inançla solun hegemonya yayması için kendine ‘sol’ yaftası yapıştırmış ama geçmiş iktidarlarında sol değil rant partisi olarak çalışan partilerin rantçılığı ile yüzleşmek yerine, ‘sol ve sağ kalmadı, ideolojiler öldü diyenler var’ denilerek eleştiri gerçek tonundan çıkarılmakta ve duymazlıktan gelinmektedir. Yani neo-liberallere verilen cevap burada da uygulanarak sol içinde bertaraf edilmemesi gereken eleştirileri solun ve toplumun uzun soluklu vizyonu yerine bir partinin erken seçim gibi kısa dönemli kaygısında boğmaktadır. Solun sol gibi davranmadığı bir ülkede, sol evrensel değerleri hatırlatmak çıkış noktasında olanlara ‘sol vardır, sol ideoloji ölmedi, ideololjiler ölmez anladınız mı?’ diye cevap vermeye çalışmak en iyi ihtimalle farklı eleştirileri birbirine karıştıran analiz yoksunluğundan, en kötü ihtimale de ülkemiz sol patilerinin evrensel solun söz verdiği değerlerden saptığını ortaya koyan eleştirileri görmezden gelerek aidiyet hissetikleri bu soldan uzaklaşmış  partileri toplumarından ve toplumun sola olan ihtiyacından önde tutmalarından kaynaklanmaktadır.

Halkı uyumakla suçlayarak propaganda üreten ‘entellektüller’in yüzleşmeleri gereken önemli bir sorunları var bu coğrafyada. Kimliksizlik, aidiyetsizlik, kabul edilmeme üzerinde  gelişen ilk gençlik yıllarında kendilerine bir kimlik sunan bu partileri halka rağmen savunmak, halktan önde tutmak, halkta bu partilerin yarattıkları umutsuzluk ve güvensiziği ‘üsütüne bir bardak su için, çocukluğu bırakın, sağa hizmet etmeyin’ diyerek geçiştirmeye çalışmak, kendilerine artık ses vermeyen, eylemlerine gitmeyen, arkalarında yürümeyen bu halkı uyumakla, duyarsız olmakla suçlamak evrensel solun topluma dönük ruhuna karşı duruştur. Toplumun cevap vermediği noktalarda toplumdan kopuk parti düzenine bakmak yerine toplumu suçlamak ‘entellektüel’ bir analizden değil ilk gençlik yıllarında fazla düşünülmeden edilen yeminlerin ve verilen sözlerin ardında koşmaya devam ederek toplumsal politika için gerken cesareti ortaya koyamamaktır. Bu, halkın cevap vermemesi çıktısından yola çıkmamaktır, halkın sesini duymamaktır. Burada halk kimdir? Tabi ki ‘uyandırma’ ihtiyacında olduğunuz ama eylemlerinize gitmeyen çoğunluktur.

Toplumunuzdan aldığı iktidarı halk için kullanmayan ‘sol’ partilere güven kaybını ifade etmeyi sağa hizmet olarak nitelemek yerine, sözde sol partilerin yaptıkları adaletsizlikler, eşitsizlikler, rantçılık ekseninde nasıl sağ politikalara yarayan bir tutum sergilediklerini eleştirmek gerekmektedir artık. Bilinmelidir ki bu sessizleştirmeye ortak olan ‘entellektüeller’ aslında parti eliterinin değil halkın yanında olsalar, aralarında milletvekili olmasını tercih edecek halk kitleleri çoktur. Böyle olmasına rağmen sadece ‘fikri satar’ noktada kalanlar ve bunu parti hiyerarşisi olarak kabul edenler demoktatik ve halka saygılı bir sol analyışın ürünü değildir.

Yırtın kabuklarınızı ve abilerinizin milletvekili olması ile elde ettiğiniz o aslında anlamsız ve işe yaramaz parti aidiyetinin size halkın içindeki insanlar olarak bir ‘iktidar’ getirmediğini görün. Çünkü seçildiklerinde bu dinazor abiler sizin sesinizi meclise ve politikalarına taşımamaktadırlar. Poitik olun, politik olduğunuzda partilerinizi kamusal alanda kıyasıya eleştirerek değiştireceksiniz. Sandığınız gibi yıpranmayacak partileriniz sizler eleştirdiğinizde. Tam tersine, zaten yıpranmış olan bu yoz yapılar, eleştirileriniz ve müdahalelerinizle, sunduğunuz vizyonlarla dönüşecek ve yeniden yeşerecek. Zor olan o eleştiriyi kamusal alanda yapmaktır, zor olan ama kalıcı dönüşümleri getirecek olan o kamusal eleştirilerdir. Hepinizi birden atıp hepinizi birden afaroz edemezler ya? Hem iradenizi ve düşünme yetinizi kullanarak baş kaldırdığınızda, halka ait bir sol partide kim kimi kimin partisinden atabilir muhalif ses çıkardı diye? Politik olun ve halkı, dünkü iktidarınızda başaramadığınız evrensel solu bu sefer nasıl başaracağınız ve başartacağınız konusunda bilgilendirin. Politik olun ve cinsiyetçilikten ne anladığınızı dinazor abilerinizi TV programlarına göndererek, ellerine tutuşturduğunuz kağıtlardan içinden okutup söylediklerinden hiçbirşey anlamadığı belli olacak şekilde körelmiş bir siyasi uslupla yapmak yerine feminist politik kimlikler çıkarın sahneye. Politik olun, bir önceki iktidarınızda eşcinsel erkeklerin sevişmesinin yasak olmaktan çıkmasına milletvekili abilerinizi daha öncekinden farklı olarak nasıl ikna ettiğinizi ya da onlar ikna olmadığı için nasıl sizin sahne almaya başladığınızı anlatın bize. Politik olun, kimlikle girişleri ‘Ankara bizi destekler’ posterleri yayınlarken iyi ilişkiler ekseninde nasıl engelleyeceğinizi, ama engelleyemediğiniz noktada da ‘kaçak’ kabul edilen babalar grev kırıcı olarak devlete çalıştırılmazken çocuklarının okul hakkının nasıl verileceğini anlatın bize. Politik olun, daha öncekinden farklı olarak milletvekillerinizin nasıl yolsuzluğa bulaşmasını engelleyeceğinizi, nasıl dokunulmazlığı düşünce özgürlüğüne bağlı kılacağınızı anlatın bize. Sadece klişeleşmiş, renksiz siyasi yobazlıkla ve partizanlıkla ‘bizim adımızda sol var o yüzden bize oy verin bu yeter sebeptir’ demeyin bize.

Merak etmeyin, farklı bir politik algıda ve dönüşmüş siyasette yine siyasi partilerdir ‘iktidara’ gelecek olan, yine partilerinizdir iktidara koşacak olan. Ama bizim inandığımız sol değerler içerisinde dönüşebilirlerse belki babadan oğula (az sayıda kıza) vasıfsız insanların tahakkümü yerine sizleri de ‘temsilcilerimiz’ arasında görebileceğimiz bir sistemle partileriniz iktidara koşacaktır.  Yoksa,  bu yolsuzuklara, yozlaşmışlıklara rağmen parti içi hiyerarşinin öngördüğü ‘kendini feda’ demokratik halka ve hakka aldıramayacağınız kadar çok mu tahakkümüyle tırnaklarını sol duyunuza geçirmiş durumda? Bitmeyecek mi bu gençliğinizden gelen halka rağmen parti indoktrinasyonuna verdiğiniz koşulsuz sorgulamama? Sol değerleri talan etmeye devam ederek devam mı edeceksiniz tahakkümcü partileriniz için partizanlığa, devam mı edeceksiniz öğrenilmiş çaresizliğinize?  Sol evrensel değerlere inananlar olarak yırtın kabuklarınızı bu öğrenilmiş çaresizlikten, farkedin. Fark edin ki, dayanışarak bu rantçılaşmış, ideallerinden sapmış partilerinizi evrensel sola dönüştürebilesiniz. Halk uyandı, değişim olmadan, sadece suçlamayla gelip oy vermeyecek artık kıymeti kendinden menkul sol yaftalı bu partilere. Değişimin adı, o partilerin içindeki sizlersiniz. Halk sizin uyanmanızı bekliyor, sol evrensel değerlere doğru değişimin nüvelerini oluşturun diye.  Hazır mısınız?




[1]Entelektüeli tırnak içine almamın sebebi bu tip sıfatların sınfıçı ve elitist olmasına olan inancım ve ‘bilme’nin formal eğitimli insanların mülkiyetine verilmesine sebebiyet veren bir kelime olarak algılamamdandır. Yoksa ‘entellektüel’ sıfatını kendi kendine veren ya da başkaları tarafından kendilerine bu sıfat verilen kişilerin gerçekten entellektüel olup olmadıklarına bir eleştiri değildir.